top of page
  • Derya Dinç

Editörün Gözünden 1: Betimleme Eksikliği

Geliştirici editör ve editör olarak pek çok farklı yayınevi ve yazarla çalışıyorum. Özellikle ilk kitabını bitiren ya da herhangi bir sorun nedeniyle yazmakta zorlanan pek çok yazar, editörlük, geliştirici editörlük ve yazar koçluğu gibi hizmetlerimden yararlanmak için bana ulaşıyor. Bu yazımda yeni yazarların birçoğunda fark ettiğim ortak bir sorun olan betimleme eksikliğinden bahsetmek istiyorum.


Yazar, roman sayfalarında kaleme aldığı dünyanın yaratıcısıdır. Bu evrendeki karakterler, mekânlar ve olaylar yazarın aklında bir fotoğraf kadar nettir. Yazar, gözlerini kapattığında karakterleri ve mekânları en ince detaylarına kadar görebilir, hatta yazarken karşısında karakterler veya mekânlar için temel aldığı fotoğraflar olabilir. Ancak okuyucu, yazarın yarattığı bu evrene ilk kez adım atan bir yabancıdır. Yazarın yol gösteren kelimeleri olmadan okuyucu bu dünyada kör ve sağırdır. Bu evrende yolunu bulmak ve okuduklarının zihninde canlanmasını sağlamak için yazarın yardımına ihtiyaç duyar.


Yeni başlayan yazarların birçoğu, zihinlerinde çok net olduğu için betimleme yapmayı atlayabilir. Bu, çok iyi tanıdığınız birini tarif etmeye benzer. Her gün gördüğünüz ve çok yakından tanıdığınız bir kişi hakkında sayfaları dolduracak kadar bilgiye sahip olabilirsiniz, fakat onu bir başkasına tarif etmeniz istendiğinde söyleyecek bir şey bulmakta zorlanabilirsiniz.


Betimleme Nedir, Neden ve Nasıl Kullanılır?

Peki betimleme nedir? Yazarlar betimlemeyi neden ve nasıl kullanır? Betimleme, okuyucunun zihninde canlandırması için metnin içinde geçen yerleri, mekânları ve karakterleri tanımlamaya verilen isimdir. Betimleme, görme, duyma, tat, koku ve dokunma yetilerine dayanarak yapılır ve genelde bir karakter ya da mekân ne kadar önemliyse onun için o kadar geniş bir betimleme yaratılır. Yani ana karakteriniz için daha fazla betimleme yaparken yan karakterler için aynı ölçüde detaylı bilgi vermeniz gerekmez.


Betimleme, özellikle kurgusal kitapların en önemli gerekliliklerinden biridir, fakat burada her yazarı zorlu bir karar bekler. Betimlemede çok fazla bilgi verirseniz okuyucu sıkılıp kitabı bırakabilir. Aynı şekilde betimlemeyi kısa tutar ve gerekli bilgileri vermezseniz, bu sefer de karakterleriniz okuyucunun gözünde canlanmayabilir. Burada önemli olan, okuyucuyu karanlıkta bırakmayacak kadar bilgi verirken ince detayları onların kendi başlarına doldurmasına izin vermektir.


Betimleme, ağırlıklı olarak insanların beş duyusu kullanılarak yapılır. Örneğin karakter betimlemelerinde en çok görme ve duyma yetileri kullanılır. Ana karakteriniz nasıl görünüyor? Burada uzun boylu mu kısa mı, esmer mi sarışın mı, gözleri, saçları ne renk gibi bilgiler yer alır. Sesi kulağa nasıl geliyor? Tehdit edici bir şekilde mi konuşuyor, yoksa ince ve tiz bir sesi mi var? Bu gibi tanımlar karakterlerinizi okuyucunun zihninde canlandırır ve hikâyelerinizi daha sürükleyici ve gerçekçi bir hale getirir. Mekân betimlemelerinde ise daha farklı duyular bir arada kullanılabilir. Örneğin bir meydan çiçeklerle süslü olabilir (görme), bu çiçeklerin tatlı kokuları meydanı sarmış olabilir (koku) ve öğle güneşi havaya tatlı bir sıcaklık katmış olabilir (dokunma).


Duyuların ötesinde yer alan bir başka betimleme ise karakterlerin ruhsal durumlarını anlatır. Kurgusal kitaplar, ağırlıklı olarak bir amaç ya da görev peşindeki bir ya da daha fazla ana karakterin onları değişimden geçiren maceralarına odaklanır. Bu kitaplarda özellikle ana karakterin hangi noktadan yola çıktığı (örneğin; umutsuz, kendine güveni düşük, zayıf, yalnız) ve hikâye boyunca yaşadıklarının onu hangi noktaya ulaştırdığı (örneğin; zafer kazanmış, özgüveni yüksek, güvendiği arkadaşları olan, güçlü) karakterin ruhsal durumunun betimlenmesi ile anlatılır. Hikâye boyunca ana karakter değişir, gelişir ve büyür ve okuyucunun bu yolculuğun bir parçası olabilmesi için yazarın bu değişimi hikâyenin belli bölümlerinde betimlemeler ile ele alması gerekir.


Betimleme konusunda önemli olan bir başka nokta ise gerekli bilgileri tek bir noktada yığın olarak vermek yerine hikâyenin içine dağıtmaktır. Ana karakteriniz dahil hiç kimseyi tanıtmak için acele etmenize gerek yok. Önünüzde, bu bilgileri okuyucuya sindirerek verebilmek için yüzlerce sayfalık bir alan var. Verdiğiniz bilgilerin okuyucuyu sıkmayacağından ve daha da önemlisi olay örgüsü ile alakalı olduğundan emin olmanız gerekir.


Betimleme konusunu örneklerle ele alalım. Ünlü ABD’li şair ve kısa hikâye yazarı Edgar Allan Poe, Altın Böcek hikâyesine şöyle başlar:


“…Hayli garip bir adadır burası. Üç mil uzunluğundadır ve deniz kumundan başka neredeyse hiçbir şey barındırmaz. Genişliği çeyrek milden fazla değildir. Zar zor seçilebilen bir dereyle anakaradan ayrılır. Bataklık kuşlarının çok sevdiği bu dere sazlıklı ve çamurlu bir bölgede ilerler. Bitki örtüsü tahmin edileceği üzere seyrek ya da en azından bodurdur. Etrafta görkemli tek bir ağaç bile yoktur. Batı sınırının yakınında Moultrie Kalesi ve yazları Charleston’ın tozundan ve sıcağından kaçanların kiraladığı virane kulübelerin bulunduğu yerde tüylü, cüce palmiyelere rastlanabilir. Bu batı ucu ve sahil şeridindeki sert, beyaz kumsal dışında adanın her yeri, İngiliz bahçıvanlar tarafından pek sevilen hoş mersinlerle doludur. Boyları dört-beş metreye varan ve etrafa güzel kokular yayan bu bodur ağaçların aralarından geçmek neredeyse imkânsızdır.
…Sullivan Adası’nın bulunduğu enlemde kışlar nadiren sert geçer ve güz zamanı ateş yakıldığı pek görülmez. Ama Kasım’ın ortalarında aşırı soğuk bir gün yaşanmıştı. Günbatımından hemen önce mersinlerin arasından ilerleyerek arkadaşımın kulübesine gittim.”

Bu örnekte Poe, okuyucuya büyük bir kısmı diyaloglardan oluşan hikâyenin arka fonunu sunmak için mekânların betimlemelerine yer vermiş. Kısa hikâyenin karakterleri yer değiştirdikçe yeni bölgelerin betimlemelerine de kısaca yer veriliyor. Bu örneğin kısa bir hikâyeden alındığını ve romanlar gibi daha uzun metinlerde betimlemeler için daha fazla yer ayrılabileceğini unutmayın.



Örnek olarak bir de karakter betimlemesi ele alalım. Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk kitabında Tolkien “Yolgezer” Aragorn'u ilk kez şöyle betimliyor:


“Birdenbire Frodo duvar kenarında gölgede oturmakta olan tuhaf, yıpranmış görünüşlü bir adamın da hobbitlerin konuşmalarını dikkatle dinlemekte olduğunu fark etti. Adamın önünde kapaklı büyük bir içki maşrapası vardı ve garip bir tarzda oyulmuş uzun saplı bir pipo içiyordu. Bacaklarını yumuşak deriden yapılmış ve ayaklarına tam uyan, fakat artık eskimiş ve bir de çamura batmış uzun çizmeleri görünecek şekilde ileriye doğru uzatmıştı. Yolculuk lekeleri taşıyan, ağır, koyu yeşil pelerinine sıkı sıkı sarınmış ve odanın sıcaklığına rağmen kukuletasını da başına çekip yüzünü gölgeler içinde bırakmıştı; fakat hobbitleri izlerken gözlerinin pırıltısı seçilebiliyordu.”

Bu bölüm, Aragorn’un hikâyede ilk ortaya çıktığı anı oluşturuyor. Burada bu epik hikâyenin en önemli karakterlerinden biri olan Aragorn hakkında ilk bakışta fark edilen gözleme dayalı betimleme oldukça kısa bir şekilde verilmiş. Bu aşamada okuyucunun gözünde tekin olmayan, karanlık ve şüpheli bir figür oluşuyor. Serinin ilerleyen bölümlerinde içeriğe dağıtılmış olarak Aragorn hakkında verilen pek çok betimleme mevcut, fakat hikâyenin bu aşamasında sadece okuyucuda şüphe, merak ve belirsizlik uyandıracak kadar bilgi verilmiş. Burada betimleme, aynı zamanda hikâyenin sürükleyici olmasını sağlamak için de kullanılmış.



Bir başka karakter betimleme örneği olarak da Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabında Albus Dumbledore'un ilk ortaya çıkışını ele alalım.


Böyle bir adamın benzeri Privet Drive'da daha önce hiç görülmemişti. Uzun boyluydu, zayıftı; saçının sakalının kırlarına bakılırsa çok yaşlıydı; saçı da sakalı da kemerine sıkıştıracak kadar uzundu. Uzun giysiler vardı üstünde, yerleri süpüren mor bir pelerin, uzun topuklu, tokalı çizmeler giymişti. Açık mavi gözleri, dar çerçeveli gözlüğünün arkasından ışıl ışıl parlıyordu; upuzun, kemerli burnu sanki en az iki kere kırılmışa benziyordu. Bu adamın adı Albus Dumbledore'du.

Burada tıpkı Aragorn örneğinde olduğu gibi yine okuyucuda bir heyecan ve merak yaratmak için kısıtlı bir betimlemeye yer verilmiş, ancak bu kısa betimleme, okuyucunun bu karakteri gözünde canlandırmasına yetecek detayları da barındırıyor. Serinin geri kalanında hikâyenin içine dağıtılmış olarak Dumbledore hakkında daha detaylı betimlemeler yer alıyor.


Betimlemeye Sadık Kalmak

Yazarlar, kimi zaman söz konusu betimleme olduğunda farklı bir hataya daha düşer. Bir karakter yarattığınız zaman onun özelliklerine sadık kalmanız gerekir. Örneğin karakteriniz bir sayfada sarışın, bir diğer sayfada esmer olamaz. Bir paragrafta “otururken eteğini düzeltti,” yazıyorsanız karakteriniz iki nokta arasında kıyafet değiştirmediği sürece bir sonraki paragrafta aynı karakteri pantolon giymiş olarak anlatamazsınız. Yani yazar olarak yarattığınız betimlemeleri takip etmeniz gerekir.


Bunun en kolay yolu, en önemli karakterleriniz için birer dosya tutmaktır. Bu dosya, karakterler için ilham aldığınız kişiler varsa bunların fotoğrafları ve karakter bilgilerini içerir. Bu karakter bilgileri temel olarak yaş, göz rengi, saç rengi ve şekli, boyu, kilosu, yaralar ya da sakatlıklar gibi ayırt edici özellikleri ve karakteristik özellikler gibi detayları içerir. Karakteriniz inatçı mı, duygusal mı, yoksa girişken mi? Bu bilgiler güzel bir başlangıç yaratabilir, fakat bu özellikler söz konusu ana karakterler olduğunda yeterli değildir. Ana karakterlerin dosyasında sağlığı, aile tarihi, sevdiği ve sevmediği şeyler, korkuları, ilişki tarihi, hobileri, aksanı, mesleği ve geçmiş iş deneyimleri gibi bilgiler de yer almalıdır. Tüm bu bilgileri hikâyenin içinde okuyucuya sunmasanız bile detaylı bir karakter dosyası tutmak tutarlı bir şekilde ilerlemenizi sağlayacaktır. Ayrıca hikâyenin gerektirdiği durumlarda aile üyeleri arasındaki ilişkileri gösteren bir aile ağacı da yaratabilirsiniz.



Örnek olarak kurgusal bir karakter için bir karakter dosyası oluşturalım.


İsmi: Bill Tucker
Yaşı: 21
Boyu: 1.75 Kilo: 72 (Kaslı fakat ince bir yapısı ve hafif bir topallaması var.)
Saç/göz: Siyah saçlı, kahverengi gözlü, askerî saç kesimi.
Öne çıkan özellikleri: Hafif bir topallama, boş bakan gözler, sırtından sol koluna uzanan bir yanık izi.
Aksan: A.B.D güney aksanı
Geçmişi: A.B.D, Arizona, Phoenix doğumlu. Kırılgan ve zayıf bir çocuktu. Babası o sekiz yaşındayken aileyi terk etti ve annesi bunun için her zaman Bill’i suçladı. Alkolik annesi Bill’i merdivenlerin altındaki küçük dolaba kapatırdı. Bill burada iki büklüm halde karanlıkta oturup sarhoş annesinin kendi kendine söylenmesini dinlerdi. Dolabın kapısı kilitlenmediği halde Bill annesi sarhoşluktan sızana kadar dolaptan çıkmaya cesaret edemezdi. Eğer çıkarsa annesi ona aniden saldırır, ona şişe fırlatır, onu tokatlar veya saçlarını çekerdi. Bir gün çok sarhoşken Bill’i üzerinde kaynar yağ bulunan ocağa doğru itmiş, sırtının ve sol kolunun bir bölümünün yanmasına neden olmuştu. Bir başka gün ise Bill’i dolaba sokup kapıyı üzerine kapatırken küçük çocuğun arada kalan bacağını kırmış, oğlunu hiçbir zaman hastaneye götürmediği için kötü bir şekilde iyileşen kırık Bill’in ömrü boyunca topallamasına neden olmuştu.
Bill daha 16 yaşındayken evden kaçtı. Orduyu kurtuluşu olarak görüyordu ve yaşı hakkında yalan söyleyerek orduya başvurdu. Ancak hem fiziksel hem de psikolojik testleri geçemedi. Ona acıyan bir subayın desteği ile askerî üstte tamirci olarak çalışmaya başladı. Kendisinin de onlar kadar iyi olduğunu kanıtlamak için sık sık askerlerle çıkardığı kavgalar nedeniyle bir sene dolmadan kovuldu.
Bill, New Orleans’ta bir striptiz kulübünde koruma olarak çalışırken tanıştığı zengin bir adamın yanında şoför ve bahçıvan olarak iş buldu. Çocuklarına karşı çok iyi olan ve Bill’in kendi annesinin zıttı olarak gördüğü zengin adamın karısına karşı bir takıntı geliştirdi.
İlişki Geçmişi: Yok.
Korkuları: Küçük alanlar, kilitli kalmak.
Sevdikleri/sevmedikleri: Yanında çalıştığı zengin adamın karısına takıntılı ve annelerine kötü davranan çocuklardan ve açıkça karısını aldatan yanında çalıştığı adamdan hoşlanmıyor. Fazla konuşmayı sevmiyor. Arabalar üzerinde çalışmayı seviyor.

Bill, kurgusal bir kitabın kötü karakteri olmak için yaratılmış. Muhtemelen Bill’in doğum yeri, 16 yaşında evden kaçışı ya da askerî bir üstte tamirci olarak çalışması gibi detayların bir kısmı romanın hikâyesi içinde yer almayacak. Ancak tüm bu bilgiler karakterin hikâyesinin diğer kısımlarını destekliyor ve karakterin tüm geçmişini bir araya getiriyor. Karakter dosyası, roman içinde verdiğiniz bilgilerin tutarlı olmasını sağlar ve aynı zamanda hikâyenin gelişimine katkıda bulunur. Bu yüzden başta ana karakterleriniz olmak üzere yarattığınız karakterler için bir sayfalık bile olsa bir karakter sayfası tutmak, yazım sürecinin tümünde size destek olacaktır.


Bir yazar olarak aklınızda harika bir hikâye ve olay örgüsü olabilir. Ancak unutmayın ki doğru şekilde kullanılan betimlemeler olmadan tüm bu olay örgüsü okuyucunun gözünde sönük kalır. Bu yüzden özellikle kurgusal eserlerde betimlemeye gereken özeni göstermeyi unutmayın.

347 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page