En sevilen romanları dünyaca çok satanlar listesinin tepesine taşıyan en önemli faktörlerden biri karakter gelişimidir. Yazarların anlattığı nefesimizi kesen manzaralar ya da bizi şaşırtıp sayfaları çevirmek için sabırsızlanmamıza neden olan olaylar, tüm bunlarda merkezi bir role sahip olan karakterler olmadan anlam ve değerlerinin büyük bir kısmını kaybederdi.
Bana başvuran pek çok yazar ve yazar adayının elinde tutkuyla bağlı oldukları bir hikâyeleri oluyor. Olayları ve kimi zaman da bu olayların geçeceği mekânları gözlerinde canlandırabiliyorlar. Ancak karakterler, olaylar ve mekânlardan sonra üçüncü planda kalabiliyor. Oysa en sevdiğiniz, en tutkuyla takip ettiğiniz hikâyelerin en öne çıkan özelliği karakterler değil mi? Bu nedenle karakter gelişimi, yazar koçluğu ve geliştirici editörlük süreçlerinde özellikle üzerinde durduğum konulardan biri. Bu amaçla birlikte çalıştığım yazarlara karakterlerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini sağlayacak çeşitli ödevler, okumalar ve alıştırmalar veriyorum. Bunların en başında da karakter profili ödevi yer alıyor. Bu çalışma yazarlarımın kitap içinde tutarlı olmasını sağlamanın yanı sıra karakterlerinin eksik ve zayıf kalan yönlerini de geliştirmelerini sağlıyor.
Karakter profili çalışmasında yazar, kitabındaki karakterler üzerinde aşağıdaki profil çalışmasını yapar. Bir karakter, kitapta ne kadar önemli bir yere sahipse bu çalışma da o kadar uzun ve detaylı olmalıdır.
Karakterin adı soyadı:
Varsa lakabı/takma isimleri:
Yaşı:
Göz rengi, saç rengi ve stili:
Boyu ve ağırlığı:
Varsa aksanı:
Ayırt edici özellikleri (yara izleri, sakatlıklar, çiller, vb.):
Karakter özellikleri (inatçı, dik kafalı, sakin, duygusal, korkak, vb.):
Sağlığı:
Aile geçmişi:
Sevdikleri ve sevmedikleri:
Korkuları:
İlişki geçmişi:
Hobileri:
Eğitim/iş geçmişi:
Bir yazar, hikâyesinin başında karakterleri üzerinde bu şekilde bir çalışma yaparak yola çıktığında karakterleri okuyucuya daha canlı bir şekilde yansıtabilir. Ancak bu, yapılan ön hazırlıklardan sadece ilkidir. Karakterleriniz tüm hikâyenizi taşımakla kalmayacak, aynı zamanda onların yazdığınız bu özelliklerinden yola çıkarak aldıkları kararları da belirleyebileceksiniz. Örneğin karakterin eğitimi onun konuşma ve iletişim yeteneklerini etkileyecektir. İlişki geçmişi de hayatındaki yeni insanlarla kurduğu bağlantı üzerinde etki sahibi olabilir. Aynı şekilde bir karakterin iş geçmişi, hobileri, sağlığı ve aile ortamı da onun hikâye boyunca yaşayacağı yolculuğa ağır bir şekilde etki eden faktörler olacaktır.
Bunu herkesin tanıdığı en popüler örneklerden birini kullanarak birlikte inceleyelim. Yüzüklerin Efendisi, çok zengin bir dünya içinde Frodo Baggins’in hikâyesini takip etmemizi sağlar. Tüm karakterlerin dinamikleri, krallıklar, düşmanlar, Orta Dünya’nın tarihi, halkları ve dengesi gibi pek çok faktör bir araya gelerek Yüzüklerin Efendisi’ni bir efsane haline getirir. Fakat tüm bu detayların içinde bunun aslında Frodo Baggins’in kahramanlık hikâyesi olduğunu görmezden gelebilir miyiz?
En başta elimizde Shire’da, dünyanın gözlerinden uzakta, konforlu ve korunaklı bir hayat yaşamakta olan, ailesi ve arkadaşları tarafından sevilen, nazik ve mütevazı bir hobbit var. Masumiyeti, dış dünya konusundaki cehaleti ve deneyimsizliği düşünüldüğünde onu epik bir hikâyenin kahramanı olması pek de muhtemel olmayan bir karakter olarak görebiliriz. Kuşkusuz ki hikâyenin tümünü bildiğimizde Gandalf, Legolas, Gimli veya Aragorn’u hikâyenin ana kahramanı olmaya çok daha yatkın isimler olarak düşünebiliriz.
Fakat okuyucu zaten bir kahramanın pek çok özelliğini ilk sayfadan itibaren taşımakta olan bu karakterlere ne kadar bağlanabilir? Tek yüzük hikâyenin başında Legolas, Gandalf ya da Aragorn’un eline geçseydi bu karakterlere ne kadar empatiyle yaklaşabilirdik? 2000 yaşının üstündeki bir elf, yaşı on binlerce yıl olabilecek bir büyücü ya da kral olan atalarının aldığı kötü kararların yükünü taşıdığı için sürgün hayatı yaşayan bir adamı ne kadar anlayabilir, ilk sayfada onlarla ne kadar bağlantı kurabilirdik? Oysa herkesin kendini büyük dünyadaki bir hobbit gibi görünmez hissettiği anlar olmuştur. Kalabalık bir metroda, trafikte veya günlük hayatın koşuşturmacası içinde kendinizi hiç Bree kasabasındaki The Prancing Pony’e girmiş hobbitler gibi hissetmediğinizi söyleyebilir misiniz?
Bu nedenle hemen hepimizin içinde yer alan, bir gün istediğimiz değişiklikleri gerçekleştirip hedeflerimize ulaşacağımız umudu bizi Frodo’ya daha yakın kılar. İlk sayfadan itibaren onunla empati kurabilir, onu kendimize yakın hissederiz. Onu önemseriz. Bu da başına ne geleceğini bilmek istememize (yani kitabı okumamıza) yol açar. Bu yüzden pek çok epik hikâyenin kahramanı da yola oldukça sıradan bir şekilde başlar. İster Harry Potter, ister Daenerys Targaryen, ister Luke Skywalker, ister Bella Swan, isterse de Katniss Everdeen olun, tüm büyük kahramanlar geçmişleri ne olursa olsun hikâyeye aynı noktadan başlarlar; yani sıradan bir başlangıçtan. Bu da bize yaşanacak epik hikâye boyunca, kimi zaman yıllarca takip edeceğimiz bir büyüme ve kendini bulma macerası sunar.
"En küçük insan bile tarihin akışını değiştirebilir."
Galadriel (LoTR)
Karakter profilinden sonra yazarlarımdan istediğim ikinci bir çalışma da karakterlerin son varış noktasını ele alır. Yine Frodo örneğinden yola çıkmak gerekirse, hikâyenin başlangıcında elimizde deneyimsiz ve tabiri caizse saf bir hobbit vardı. Peki bu karakter yaşayacağı tüm maceralardan sonra hikâyenin sonunda nereye ulaşacak? Bu yolculukta neler öğrenecek, ne gibi kayıplar yaşayacak? Bu alıştırmada yazarımdan karakterini hikâyesinin sonunda hayal etmesini isterim. Yazarımın şu sorulara cevap verebiliyor olması gerekir: Ana karakter başta olmak üzere kitapta ağırlığı olan karakterler bu hikâyenin sonunda nasıl bir noktaya vardılar? Bu yolculukta ne gibi deneyimler edindiler? İlk baştaki karakter profilleri nasıl değişti? Yeni yaraları mı var? Yeni arkadaşlıklar mı edindiler? Yola ilk çıktıkları arkadaşlarını mı kaybettiler? Tüm bu deneyimler onları nasıl değiştirdi?
Tüm bu sorulara cevap verdikten sonra artık elimizde başlangıç noktasını ve hedefimizi, yani ulaşacağımız noktayı gösteren bir harita var. Şimdi hikâyemizdeki olayları bu iki noktanın arasına serpiştirerek karakterimizi başlangıç noktasından hedef noktasına götürmek bizim elimizde. Yine yukarıdaki en bilinen örnekleri bu açıdan birlikte inceleyelim.
Frodo yaşadığı yolculuklarda saflığını ve masumiyetini kaybetmiş olabilir, fakat gördüğü savaşlar ve yaşadığı kayıplar ona büyük bir bilgelik ve olgunluk kazandırmıştır. İlk sayfalardaki o neşeli, korunaklı bir hayatta büyümüş olan Frodo, hikâyenin sonunda hem fiziksel hem de zihinsel yaraları ile yaşadıkları nedeniyle sonsuza dek değişmiştir. Artık Shire’ın ötesindeki dünyayı, iyisiyle kötüsüyle belki de hiç bilmek istemediği kadar iyi tanımaktadır. Hayatında çok büyük etkisi olan dostluklar edinmiş, bu yolculukta Boromir ve Gandalf gibi yoldaşlarının ölümleriyle yüzleşmiştir.
Aynı şeyi Harry Potter için de söyleyebiliriz. İlk sayfalarda bu dünyada ona bir yer yokmuş gibi görünen küçük, yetim Potter hikâyenin sonunda kendine bir aile kurmakla kalmaz, aynı zamanda içinde yaşadığı dünyayı da sonsuza dek değiştirir ve tüm maceraları sırasında kendisi de büyük bir değişimden geçer. Cesareti ile öne çıkan bir lider olur. Dostlar edinir ve bu dostlarından bazılarını kaybettiği savaşlardan sağ çıkar. Aynı şey Taht Oyunları’ndan tanıdığımız Daenerys Targaryen ve Açlık Oyunları karakteri Katniss Everdeen için de geçerli değil mi? Belki de bir karakterin hikâye boyunca yaşadığı değişimi en iyi ilk sayfalarda sakar, silik bir lise öğrencisi olan Bella Swan’ın hikâyenin sonunda güçlü, zarif bir vampir olmasında görebiliriz.
Bu değişim sadece ana karakterler için geçerli değildir. Harry Potter serisinde Severus Snape ve Voldemort, Taht Oyunları'nda Jaime Lannister, Avatar, Son Hava Bükücü'de Prens Zuko, Marvel evreninde ise Loki ve Narnia Günlükleri'ndeki Prens Caspian gibi karakterler de geçirdikleri değişimlerle sadece ana karakteri değil, tüm hikâyeyi etkilerler.
Karakterlerin hikâye boyunca yaşadıkları değişim kimi zaman o kadar güçlüdür ki karakterlerin isimleri bile değişir; örneğin Star Wars evreninde Anakin Skywalker'ın Darth Vader ya da Harry Potter evreninde Tom Marvolo Riddle'ın Voldemort olması gibi.
Hikâye türü, uzunluğu ve kapsamına bağlı olarak yazarlarımdan kimi zaman karakterleriyle röportaj yapmalarını, karakterleri adına günlük tutmalarını, mektup yazmalarını, karakterlerini yansıtan görseller bulmalarını, iç monologlarını ya da geçmişlerine dair kısa hikâyeler yazmalarını ve onlar için bir zaman çizelgesi hazırlamalarını istediğim de olur. Her ne kadar tüm bu çalışmalarda odak noktanız ana karakteriniz olsa da diğerlerini de unutmamanızı tavsiye ederim. Sonuçta karakteriniz bu yolculuğa tek başına çıkmıyor ve etkilendiği şeyler sadece onun başına gelen olaylar değil. Frodo’nun yaşadığı değişimlerde ve tüm yolculuğunda Gandalf’ın, Aragorn’un veya Samwise’ın hikâyelerinden ve onların yaşadığı değişikliklerden ne kadar etkilendiğini görebilirsiniz. Aynı şekilde Bella Swan’ın hikâyesi vampir olmasıyla yüzleşen, bunu kabullenen ve bir lanet olarak görmekten vazgeçen Edward Cullen veya atalarının geçmişini keşfeden, hızlı bir şekilde olgunlaşan ve sevdiklerini korumak için bir savaşçıya dönüşen Jacob Black olmadan nerede olurdu? Bu nedenle yazarlarıma eserlerine bağlı olarak kimi zaman beş-altı karakter için karakter profili ve varış noktası alıştırması yaptırmanın yararını hep görmüşümdür. Bu çalışma sadece karakterlerin yazarın zihninde oturmasını sağlamaz, aynı zamanda okuyucu için de hikâyenin içeriğini zenginleştirir ve çok daha tutarlı bir hale getirir. Okuyucunun karakterlere daha çok bağlanmasını sağlar.
Çocuk kitaplarının bir çoğunun temelinde yaşadığı maceralardan ders çıkararak öğrenen ve gelişen karakterler yer alır.
O zaman başarıya ulaşmış sevilen pek çok hikâyeyi ilerleten şeyin, olayların kendisi olduğu kadar karakterler ve bu karakterlerin gelişimi olduğunu da açıkça görebiliriz. Kaleme almak istediğiniz şey ister fantastik bir hikâye, isterse de romantik bir kitap olsun, bu hikâyeyi ilerleten ve taşıyan şey karakterleriniz olacaktır. Bu nedenle karakterlerinizi yaratmaya ve onların geçmişlerini keşfetmeye zaman ayırmanız gerekir. Eğer siz yazar olarak “Okuyucu neden benim karakterimi yüzlerce sayfa okuyacak kadar önemsesin?” sorusuna cevap veremezseniz, okuyucunun da bu sorunun cevabını bulmasını bekleyemezsiniz.