top of page
Derya Dinç

Editörün Gözünden 3: Anlatma, Göster Prensibi

Yazmak, oldukça kişisel bir süreç ve pek çok insan için bir sanat. Bu nedenle kimi zaman bu kadar yaratıcı bir alanda prensipler, kurallar ve takip edilmesi gereken belirli yapılar olması insanları şaşırtabiliyor. Benim de, bana danışanlara ve müşterilerime en çok anlattığım ve muhtemelen anlatırken de en çok zorlandığım konulardan biri, yazımın temel kurallarından olan anlatma, göster prensibi.

“Bana Ay’ın parladığını söyleme. Kırık bir cam parçasında bir parıltı göster.”
Anton Chekhov

Anlatma, Göster Prensibi Nedir?

Anlatma, göster prensibi, yeni yazarlar için oldukça kafa karıştırıcı olabilir. Ancak düzgün bir kitap yazmak için tartışılmaz bir önemi bulunur. Tabii ki her kitapta, gösterilmek yerine anlatılan bölümler bulunur ve bu kaçınılmazdır. Fakat bu prensibin her yeni başlayan yazara öğretilmesinin çok önemli bir nedeni bulunur.

Anlatma, göster prensibi, eserinize dram eklemek için kullanabileceğiniz bir tekniktir. Okurlara, olay örgüsünde gerçekleşmekte olan bir olayı anlatmak yerine, sayfalarınızda dramatik bir şekilde bu olaya yer vermeyi içerir. Akademik bir kitap yazıyorsanız, bilgileri okuyucuya teker teker anlatırsınız çünkü sizden beklenen budur. Fakat kurgusal bir eserde insanı olaya dahil etmek için okuyucuya anlatmaktan ziyade göstermeniz gerekir.

Bunu bir örnekle ele alalım.

Anlatmak:

Hava soğuktu ve karanlık bir geceydi. Elif’in kullandığı araba, şehir sokaklarından yavaşça ilerliyordu.

Göstermek:

Elif nefesini görebiliyordu. İnce boynunu saran atkıyı, ağzını da kapatacak şekilde bir kere daha doladı. Sanki karanlığı aşıp daha iyi görmesini sağlayabilecekmiş gibi direksiyonda biraz daha öne eğildi. Sıcacık bir tatil kasabasında büyümüş biri olarak bu soğuğa asla alışamayacaktı. Soğuk ciğerlerini yakıyor, parmaklarını uyuşturuyordu, pedallara basan ayaklarını bile zor hissedebiliyordu. Üstelik, araba sanki dışarıdaki gece havasından bile soğukmuş gibi geliyordu ona. Kliması aylardır bozuktu, yaptıracak parası da olmadığından soğuğu kabullenmeyi öğrenmişti. Kabullenmeyi, evet. Sevmeyi, hayır.

Bu örnekte ne fark ettiniz? Anlatmak, gerçeklere dayalıdır. Amacı bilgi vermektir ve kısadır. Okuyucuya vermek istediğimiz bilgiyi en etkili ve verimli şekilde anlatır. Genelde duygusallıktan uzaktır ve detaydan kaçınır. Bu nedenle de özellikle eğitim içerikli kitapların yazımı konusunda tercih edilir.

Göstermek ise sanatsal bir yaklaşımdır. Merkezinde insan ve duygular yer alır. Tempo olarak daha yavaştır, okuyucuyu varmak istenilen noktaya (örneğin havanın soğuk olduğuna) daha uzun bir yoldan ulaştırır. İletişim kurmak için daha zengin bir yöntemdir ve detayı o kadar sever ki kesinlikle verimli ve etkili bir iletişim şekli değildir. Bir roman yazıyorsanız, okuyucunun hayal gücünü canlandırmak için sayfaları doldurmanız gerekir. Yani, aradığınız anlatım yöntemi etkili ve kısa değil, sanatsal, duygusal ve kişinin kendini karakterin yerine koyabileceği şekilde ele alınmalıdır.

Daha uzun bir örneğe bakalım. Çoğu okuyucunun tanıdık olduğu, klasik bir romantik senaryoyu ele alalım.

Anlatmak:

Burak, Aslı ile Cuma günü, çok geç bir saatte, iş çıkışı, metroya binmek üzereyken tanıştı. Çarpıştılar.

Göstermek:

Burak sonunda işten çıkmayı başarmıştı, gece yarısı kalkan son metroya yetişmek için acele etmesi gerekiyordu. Zihni, hafta sonu hayalleriyle doluydu. Tek istediği şey geç saatlere kadar uyumak, sonra da bacaklarını uzatıp tembellik yapmaktı. Belki biraz bilgisayar başında oyun oynar ya da çocuklar maç yapacaksa kalede durmaya giderdi. O da belki… Eğer enerjisi olursa. O an için tek istediği şey evine gitmek, dünyayı dışarıda bırakacak şekilde kapıyı kapatmaktı.

Belki biraz bu yorgunluğundan belki de acelesi olduğundan, metro kapıları açıldığı an kendisini ileriye attı. Gecenin bu saatinde metronun bomboş olmasına alışkındı. Bu yüzden de o binmeye çalışırken kendini metrodan aceleyle atan genç kadını görmemişti. Onun kendisine çarpmasıyla geriledi, ayağı metro ile istasyon arasındaki boşluğa takılınca da geriye doğru düşmeye başladı. O panikle tutunabileceği bir şey ararken, elleri genç kadının kollarına dolanmış ve onu da kendisiyle beraber yere çekmişti. Büyük bir gümbürtüyle, kollar ve bacaklardan oluşan bir düğümü andırırcasına yere düştüler. Burak, bir anda kendini üzerinde yatan hiç tanımadığı genç bir kadınla, soğuk, pis istasyon zemininde yatarken buldu.

Kollarından sıkıca kavramış olduğu genç kadına baktı. O, panik içinde ellerini çekerken kadın ise yüzünde büyük bir şaşkınlıkla ona bakıyor, sanki çığlık atması gerekip gerekmediğine karar vermeye çalışıyormuş gibi görünüyordu. Burak, bu garip durumdan nasıl sıyrılması gerektiğini düşünürken rahatsız bir şekilde gülümsedi…

Aradaki farkları görebildiniz mi? Bir okuyucu olarak hangisini tercih edersiniz? Hangi yöntemde kendinizi hikâyeye dahil olmuş hissettiniz? Hangisini okumaya devam ederdiniz?

Eminim pek çoğumuzun bu sorulara yanıtı aynı olacaktır. İkinci yöntem bize çok daha zengin, çok daha duygusal bir anlatım alanı sunuyor. Burak’ın neden işten bu kadar geç çıktığını, kadının neden aceleyle kendini metrodan atmaya çalıştığını merak ediyoruz. Acaba başı belada mı? Burak şimdi bu durumu nasıl ele alacak? Ona yardım edecek mi? Bu, tam olarak okuyucudan almak istediğimiz tepki; yani okuyucunun ne olacağını merak etmesi, sorgulaması, karakterlerle empati kurması ve onları önemsemesi. Anlatım tekniğindeki iki cümle size bunların hiç birini sağlamazken, gösterme tekniğindeki zenginlik ve özgürlük bir yazar olarak dilinizi oluşturmanızı, okuyucunuzu çekmenizi, sahnenizi betimlemenizi ve metninizi duygusal bir şekilde yansıtabilmenizi sağlar.

Her ne kadar kitabın sonunda, okuyucunuz bir arkadaşına kitabı anlatırken ilk yöntemi kullanacak olsa da (anlatmak adı da buradan geliyor) sizin okuyucuya bir şeyi anlatmaktan ziyade göstermeniz gerekir. Bu yüzden, özellikle yazma yolculuğuna yeni başlayan bir yazarsanız, bu tekniği araştırmanız ve pratik yapmanız çok önemlidir. Bunun için aşağıda anlatım yöntemiyle verilmiş bölümleri kullanarak kendi gösterme tekniğiniz üzerinde çalışabilirsiniz.

Anlatmak:

Serpil alnındaki teri sildi. Eve girdi. Sebze dolu sepeti masaya bıraktı. Oturdu. Yorgundu.

Gösterme tekniğini kullanmak için şu soruların yanıtlarını vermeye çalışabilirsiniz: Serpil, evin hanımı mı, yoksa çalışan mı? Hava nasıl? Bahçesi nasıldı? Sebzeler sağlıklı mı, yoksa çürük mü? Serpil bu yaptığı işi seviyor mu, yoksa zorunda olduğu için mi yapıyor?

Anlatmak:

Kedi küçük ve beyazdı. Caddede koştu, karşıya geçti. Ara sokağa girip gözden kayboldu.  

Gösterme tekniğinden en iyi şekilde yararlanmak için bunları düşünün: Kedi korkmuş mu? Bir şeyden mi kaçıyor? Belki onu kovalayan bir köpek, başka kediler ya da insanlar var. Caddeyi geçerken arabalar var mıydı? Belki de ezilmekten son anda kurtuldu. Girdiği ara sokak çıkmaz mı? Yoksa bildiği bir sokak mı? Belki de evi orada ve bir kedi kapısından geçip güvenliğe ulaşacak. Ya da belki de sahibi onu çağırıyordu, yemek saati gelmişti. Bunu duyunca heyecan içinde koştu, hemen sahibinin onu beklemekte olduğu eve girdi.

Anlatmak:

Çocuk koşuyordu, tökezledi. Elindeki dondurmayı düşürdü. Ağlamaya başladı.

Gösterme tekniğini kullanmak için bu fikirlerden yararlanın: Çocuk kaç yaşında? Ne giymiş? Mutlu mu, yoksa mutsuz mu? Ailesinin önünden mi gidiyor? Neden tökezledi? Yolda kaldırım taşları mı vardı? Belki de trafiğin akmakta olduğu bir yolda tökezledi ve şimdi hayatı tehlikede. Dondurmanın yere düşmesi ve çamura bulanmasını dramatik bir şekilde anlatabilir misiniz? Ya da onun göz yaşlarını? Belki de çocuk, çok fakir olduğu için dondurma onun için çok değerliydi.

Bu gibi örnekleri kullanarak ve pratik yaparak anlatmak ve göstermek arasındaki farkı daha iyi anlayabilirsiniz. Bu yöntemde ustalaştıktan sonra yazdıklarınıza farklı bir şekilde yaklaşacak, çok daha dramatik ve duygusal, okuyucuyu harekete geçiren, meraklandıran ve onları sanatsal açıdan daha fazla besleyen içerikler yazacaksınız.

367 views
bottom of page